Zihninin Ötesi yağlı boya resim sergisi Kartal Belediyesi Fuaye alanında açıldı.

İç Mimar Ressam Ayça Ece Çeviker’in düzenlediği ve 23 eserinden oluşan yağlıboya resim sergisi, sanatseverlerden büyük ilgi gördü.


Açılış programına Kartal Belediye Başkan Yardımcısı Adem Uçar, Kartal Belediye Başkan Yardımcısı Dr. Dilek Kars, Kartal Belediyesi Kültür Müdürü Deniz Şahin, Birleşik Gazeteciler Derneği Başkanı Nergiz Süslü, sanatçılar, yazarlar, bürokratlar ve vatandaşlar katıldı. Açılış töreninde çeşitli konuşmalar yapıldı. İlk olarak ressam Ayça Ece Çeviker’in atölye öğretmeni Selim Akdoğan, akabinde ressam Çeviker ve son olarak da Kartal Belediye Başkan Yardımcısı Adem Uçar birer konuşma yaparak katılımcılara hayırlı seyirler diledi. Başkan Uçar ve öğretmen Akdoğan’ın konuşmasının ardından, ressam Çeviker katılımcılara hitaben şu konuşmayı yaptı:
“Değerli sanatseverler, kıymetli misafirler,
Hepiniz hoş geldiniz.
Bu, benim ilk kişisel sergim. Bu nedenle hem çok mutlu hem de oldukça heyecanlıyım. Bu heyecanımı benimle paylaştığınız için hepinize yürekten teşekkür ediyorum.
Sergimde 23 adet yağlı boya çalışması, 3 adet dijital çizim ve geri dönüşümden ilham alarak hazırladığım 10 adet şişe çalışması yer alıyor.
Bu özel anımda yanımda olduğunuz için siz değerli katılımcılara; süreç boyunca desteklerini esirgemeyen kıymetli hocam Selim Akdoğan’a, her koşulda yanımda olan aileme, erkek arkadaşıma ve dostlarıma; ayrıca bizlere bu imkânı sağlayan, sanata ve sanatçıya her daim destek olan değerli Başkan Gökhan Yüksel’e ve Kartal Belediyesi’ne içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Hepinize keyifli bir sergi gezisi dilerim.”




Kokteyl ile devam eden Zihninin Ötesi sergisi, yoğun ilgi gördü. Konuklar, ressam Çeviker’in annesi Kısmet Çeviker ve Hatice Dal’ın hazırladığı muhteşem kokteyl ile ağırlandı.
Sergide yer alan farklı çalışma ve konular, katılımcılar tarafından dikkatle incelendi. Eserler arasında peyzaj, soyut ve farklı resim dallarında başarılı örnekler bulunuyordu. Katılımcılar, ressam Çeviker’e sorular yönelterek eserler hakkındaki beğenilerini dile getirdi.
Sonuç olarak Zihninin Ötesi sergisi, Kartal’da önemli bir ses getirerek sanat anlamında iz bıraktı. Biz de sanatçı Ayça Ece Çeviker’e çalışmalarında başarılar dileriz.


Sergiden anlamlı görüntüler;

ŞÖVALYE
Bu eserimde, savaşa gitmek üzere zırhını kuşanmış bir Ortaçağ şövalyesi ve savaşı içinde yaşayan hüzünlü bir genç kadın görmektesiniz. Şövalyenin kararlı duruşu ve tutumu, zırhı kadar sert ve sağlam; fakat kadının yürekten gelen o içten sarılışı, en sağlam zırhların içerisindeki gözü kara adamların bile yüreklerinde kararsızlığa neden olabilecek ve içeriden yeni bir savaş başlatabilecek kadar saf ve güçlü.

” Kargalar, ölü türdeşlerine karşı belirgin tepkiler gösteren nadir hayvanlardandır. Ölü bir kargayı gördüklerinde çevresinde toplanır, sessizce bekler ve çevreyi analiz ederler. Bu davranış, onların ölüm farkındalığına sahip olabileceği düşüncesini doğurur.”
Bu eserimde kargayı yalnızca bir hayvan olarak değil, aynı zamanda bir bilinç olarak tanımlamak istedim. Ölümle kurduğu bağ ve doğanın bilinçli bir tanığı olan karga, bu çalışmanın temelini oluşturmaktadır.

CADI AVI
‘’ Tarih boyunca özellikle 15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar Avrupa ve Amerika’da, birçok kadın cadı olmakla suçlanmış ve bu suçlama yüzünden ağır cezalara, hatta idama mahkûm edilmiştir. Bu süreçlere “ cadı avı ” denir.
O dönemde yaşanan kıtlık, hastalık ve doğal afetler gibi zor zamanlarda, toplumlar suçlu arayışına girer; farklı, yalnız yaşayan ya da toplumun normlarına uymayan kişiler hedef alınırdı. Genellikle yaşlı, yoksul, şifacı veya bilgisi nedeniyle tehdit olarak görülen kadınlar cadı olarak suçlanırdı.
Bu kadınlar çoğu kez adil olmayan mahkemelerde yargılanır; işkenceyle itiraf etmeye zorlanır ya da itiraf etmediklerinde daha da ağır cezalarla karşılaşırdı. En yaygın ceza ise yakılarak idamdı.
Bugün bu trajik olaylar, tarihimizde kadınlara yönelik adaletsizliğin ve toplumsal önyargıların simgesi olarak hatırlanır. Ayrıca, bu süreç kadınların özgürlük mücadelesi ve güç sembolü olarak da yorumlanır. ‘’
Resmimde, elinde elma tutan bir cadı figürünü görmektesiniz.
Burada elinde tuttuğu elma, sadece bir meyve değil; bilgi ve masumiyetin sembolüdür.
Cadının ifadesine baktığınızda, artık masum olmadığını görürsünüz. Zira sahip olduğu bilgi, onun tüm masumiyetini almış ve onu toplumdan dışlanan bir kişi, yani “cadı”, hâline getirmiştir.
Cehalet mutluluktur ve cahil bir toplumda bilge olan, cennetten kovulur.

DANSÖZ
Bu eserde, gece vakti denizin içinde tek başına duran bir dansözü görmektesiniz. Kalabalıkların eğlencesi haline gelmiş bu yalnız figür, bu sefer bedeniyle değil ruhuyla ve sadece kendi için, sessizliğin içinde herkese meydan okurcasına özgürce dans etmekte.

İSKELET
Bazen her şey bize sonsuz gelir.
Hiç bitmeyecek, hiç gitmeyecekmiş gibi.
Sonsuzluğun yalancı büyüsüne takılıp kaldığımız zaman, bazen akışı kaçırdığımız gibi, akıştaki önemli anları ve insanları da kaçırırız.
O yüzden unutmayın ki; ölülerin değil, yanımızdakilerin güllere ihtiyacı var.

AHŞABIN İZLERİ
Bu tabloda, doğayla iç içe bulunan eskimiş ahşap evler, geçmiş ile şimdi arasında bir köprü kuruyor. Sakinlik, dinginlik ve huzur hâkim. Su kenarında bekleyen bir sandal misali, zaman sanki durmuş; ama yaşam hâlâ orada.


RAPUNZEL
‘’ Bir zamanlar, sihirli bir çiçek sayesinde gençliğini koruyan kötü kalpli bir cadı, bu çiçeğin büyüsünü gizlice kullanarak yıllarca yaşlanmadan yaşamıştır. Ancak bir gün, kraliçe hastalanınca bu çiçek bulunur ve ondan ilaç yapılır. Kraliçe iyileşir ve Rapunzel adında bir kız çocuğu dünyaya getirir.
Rapunzel’in saçları bu sihirli çiçeğin gücünü taşır ve iyileştirici özelliktedir. Fakat saçları kesildiğinde büyü yok olur. Bunu öğrenen cadı, Rapunzel’i kaçırır ve onu yüksek bir kulede gizlice büyütür. Rapunzel yıllarca bu kulede yaşar ve dış dünyayı sadece hayal eder… ‘’
Resmimde Rapunzel, esaret altında olmasına rağmen, sadece bir pencere aralığı kadar olan o küçücük özgürlük alanından dışarıya bakıyor. Hiç görmediği bir dünyayı merak edecek kadar cesur; kilitli kapıların ardında bile hayal kurmaktan vazgeçmeyecek kadar güçlü. Her şeye rağmen griliği reddedip, yüzünü hiç bilmediği bir dünyanın renklerine çevirmiş.
Altın sarısı saçları, onun hem en büyük hediyesi hem de en büyük cezası…
Ama merak etmeyin… Masalın sonunda Rapunzel o kuleden kurtuluyor.
Peki ya sen?
Hayatın, insanların, kargaşanın ve koşturmacanın arasında sıkışıp kaldığın kendi kulenden ne zaman çıkmayı düşünüyorsun?
Rapunzel, koşullar ne olursa olsun hayal kurmaktan ve hayallerinden vazgeçmeyen insanlar içindir…

AĞACIN SESİ
Bu eser, doğanın yalnızlığıyla baş başa kalmış bir ağacın hikâyesini anlatmaktadır.
Kurumuş, kesilmiş, hatta unutulmuş gibi görünen bu ağaç, aslında bir direnişin simgesidir.
Hayatın tüm zorluklarına sessizce direnirken,
sislerin arasında, yeşilin ortasında birkaç yaprak açarak adeta
“Ben hâlâ buradayım, hâlâ varım!” diye haykırıyor.

KARLI DAĞLAR
Bu eserde, doğanın uçsuz bucaksız, soğuk ve soyut yanını anlatmak istedim. İnsana dinginlik ve huzur vermesi açısından mavi ve yeşilin tonlarını kullandım. Burada, alışık olduğumuz ağaçlar, çiçekler ve yeşillikler yok. Onun yerine, doğanın daha sert ama bir o kadar etkileyici bir yüzü olan karlı dağlar ve derin sular var.
Eserlerden Bazıları:















