Kişi hak ve özgürlüklerinden söz ederken, hepimiz özgür ve eşitiz deriz. Allah aşkına nerde özgürlük. Toplumda olmayan özgürlüğü kadına mı tanıdık? Seçimlerde öy vermek için eşitiz. Ama seçilmek için eşit değiliz. Çünkü ataerkil bir toplumuz. Eşit olursak dedelerimizin kemikleri mezarında sızlar. O nedenle biz onlara bir kota tanıyalım. Hemcinslerini temsil edecek kadar mecliste bulunduralım. Maazallah kadın sayısı çoğalırsa TBMM meclisinde, bu kez erkekler azınlığa düşer. Onu da kendimize yedirmeyiz, gururumuz incinir.
Biz kadınlarımızı çok severiz. Her şey gönlümüzce olursa. Ama eğer bir itaatsizliğini ya da bize karşı geldiğini görürsek, o zaman eşitlik meşitlik olmaz. Yumruk, tekme, tokat, silah, bıçak alıveririz elimize. Artık onun yaşam hakkı o anki insafımıza ve onun şansına kalır. Ölebilir ya da sakat kalabilir. Yasa korkumuzda yok, eşimizdir, hakkımız var, namusumuzdur onu korumak zorundaydım deriz.
Gerilmiş, patlamak üzere olan bu toplumda, kadın haklarından söz etmek ne derece samimi olur bilmem, ama şu bir gerçek ki, kadınlar çoğunlukla iş hayatında, trafikte ve yaşamın birçok alanında erkeklerden daha başarılı, hassas ve hümanisttirler. Bu toplum, mecliste, yönetim ve yaşamda erkekler kadar, kadınlara da hak vermediği sürece medeniyetten, demokrasiden , özgürlükten söz edemez.
Yoksa bu mantıkla daha çok Ögecanlar, Fatmalar, Ayşeler hunharca öldürülecek. O nedenle eğer bizler, 8 Mart Dünya emekçi kadınlar günü’nü kutlamak istiyorsak, önce evimizdeki, yanımızdaki, karşımızdaki kadına hak vermekten başlamalıyız. Onu kendimizle eşit tutmalıyız. Ona evde danıştığımız gibi toplum içinde de yüceltmeliyiz. Onu sembolik olarak önümüze takmak değil, değer vererek yan yana yürümeliyiz. Onu hem sever, hem döverim dersek, çağdaş dünyanın çok gerisinde kalırız.
7 Haziran seçimlerinde kadın adaylarımızı öne çıkarmalıyız.
Aday olan herkese bol şans diliyor,
8 Mart dünya emekçi kadınlar gününüz kutlu olsun.
Büyük Üstat Nazım Hikmetin dizelerinden Kadınlar
KADINLAR
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
Nazım Hikmet Ran
Latest posts by M. Selim Akdoğan
(see all)