Şehirlerin dönüşümü tarih boyunca sürmüştür. İlk kabile ve koloni yerleşiminden başlayan yer ve yurt edinmenin en büyük amacı daha iyi yaşam koşullarını oluşturmaktır. Günümüzdeki modern şehir yapılarına baktığımız zaman, geçmişle hiç bir ilgisi bulunmayan mimari yapıları görürüz. Özellikle son yıllarda ülkemizde baş vurulan mimari tarzı Osmanlı ve Selçuk mimarisinden uzak, özellikle çöl mimarisini andıran bir beton yığınından öte değil. Dönüşümün olduğu bölgelere uzaktan baktığınız zaman, önceki yaşadığınız şehri içinde bulamıyorsunuz. Oysa belediyelerin iyi niyetle başlattıkları ve bu şehirde oturan insanların depremden korunması amacı ile başlatılan deprem dönüşümü, ne yazık ki bir rantsal dönüşüme döndü. Bu alanda iş yapan firmaların bir biri ile hiçbir bağlantı ve işbirliği yok. Şehirlerin yapısal dönüşümü bir çılgınlığa dönüşmüş durumda. Onlarca kat binalar, yüzlerce daire ve birbirini hiç tanımayan insanlar. Bu yatırımcı firmaların inşaatları yapıp satmaktan başka bir eyleminin olmadığı, sosyal ve kültürel dönüşümün belediyelere bırakıldığı göz önünde bir gerçek. Yine yadsınamayacak bir gerçek daha vardır ki, istihdam konusunda hiçbir çalışma yapılmamakta. Düşünün şehrimizde on binlerce bina dönüşüyor ve bu dönüşüm sonucunda daire sayısı birkaç kat artıyor. Ama bunun altyapısı için bir çalışma ve çaba görmüyorsunuz. oysa birkaç yıl sonra başta trafik olmak üzere, eğitim, sosyal donatı ve istihdam alanlarında yapılacak hiçbir şey kalmayacak. Yabancıların aldığı bunca dairelere kimler gelecek. Babadan deden kalan arsadan dönüşen bir yada iki direyi alan orta gelirli ailelerin kalan fertleri bu yüksek fiyat furyası içinde sınırlı gelirleri ile nasıl ev sahibi olacaklar. Neden hep lüks binalar yapılıyor. Dilerim bu işle uğraşanlar, sosyal ve kültürel dönüşüm konusunda belediyelerin yanında yer alır ve şehirlerin geleceğini şimdiden planlayarak katkıda bulunurlar.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.