Yazar: Mehmet Zengin

  • Yeşil Mutabakat dünyanın geleceğinde insanlığa yeni bir yol haritası öneriyor

    Yeşil Mutabakat dünyanın geleceğinde insanlığa
    yeni bir yol haritası öneriyor

    Yaklaşık dört milyar yıldır canlılara ev sahipliği yapan mavi gezegenimizin sınırlı kaynakları, özellikle Sanayi Devrimi’nin ardından düşüncesizce kullanılmış, bunun bir sonucu olarak özellikle 1950’li yıllardan itibaren yüksek düzeyde artan karbon salınımı meydana gelmiştir. 1970’lerden başlayarak BM(Birleşmiş Milletler) öncülüğünde insanın doğa üzerindeki tahribatı ve bunun önlenmesine ilişkin çabalar, günümüzde yeşil ekonomiye geçiş için ülkeleri bekleyen zorlu bir süreç olarak karşımızda durmaktadır. Avrupa Birliği, “yeşil mutabakat”la birlikte yeşil ekonomide öncü rol oynamak için yeni bir strateji belirlerken, BM İklim Değişikliği Konferansı’nın 26. Toplantısında (COP 26) imzalanan anlaşmayla da emisyon oranlarının azaltılmasında fosil yakıtların kullanımının kısıtlanmasının yer alması ilk kez uluslararası bir sözleşmede bu konuya değinilmesi açsından önem taşımıştır. AB, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı ile beraber ikili ilişkiler içinde olduğu ülkelere mutabakata uyum zorunluluğu getirmekte ve finansal bazı yaptırımlarla da bunu destekleyici politikalar belirlemektedir. Diğer yandan COP 26’da, ekonomileri kömüre dayalı bazı taraf ülkelerin anlaşmada fosil yakıtla ilgili ifadeye müdahale ederek değişiklik istemesi, fosil yakıtlardan tam anlamıyla vazgeçilemediğinin de bir göstergesi olarak belirmektedir.

    Çevresel bozulma ve iklim değişikliğinin dünya için varoluşsal bir tehdit haline geldiğinden hareketle AB Komisyonu, Avrupa Birliği’ni kaynak verimli, rekabetçi bir ekonomiye dönüştürecek yeni bir büyüme stratejisi ortaya koyma sürecine girmiştir. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen tarafından 2019 Aralık ayında açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı (EU Green Deal), Avrupa Birliği ekonomisini daha sürdürülebilir ve daha yeşil bir seviyeye çıkarmayı amaçlayan iddialı bir politika paketi olarak sahnede yer almaktadır. Bu mutabakat, “İklim ve çevreyle ilgili zorluklarla mücadele konusunda Avrupa Birliği’nin (AB) önceki taahhütlerini daha geniş ve daha etkili bir şekilde yeniden düzenlemeyi amaçlayan bir yol haritasıdır” (İSO, 2021) şeklinde tanımlanmaktadır. Temelde, AB ekonomisini sürdürülebilir kılma planı olan Yeşil Mutabakat, yeşil ekonomiye geçiş ve iklim değişikliği ile mücadelede birlik ülkelerinin yanı sıra ticaret ve diğer alanlarda ilişki içinde olunan tüm ülkeleri ilgilendirmektedir (Ecer, Güner, Çetin, 2021:125).

    Kapsamlı yeni bir vizyon
    Mutabakatla birlikte AB, yüzyılımızın en büyük problemlerinden biri haline gelen iklim değişikliğine karşı bütüncül olduğu kadar çok daha kapsamlı ve desteklenmiş bir vizyon ortaya koymaktadır (Karakaya, 2021). Avrupa Yeşil Mutabakatı mevzuatta 2050’ye kadar iklim nötrlüğüne ilişkin uzun vadeli hedefi ve AB’nin sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 1990 seviyelerine göre % 50-55 oranında azaltma çabasını içermektedir. Anlaşma, AB’yi adil, refahı yüksek, kaynakları verimli kullanan rekabetçi bir ekonomiye sahip bir topluma dönüştürmeyi amaçlamaktadır (UİB, 2021:2). Temiz enerji kullanımı, sürdürülebilir sanayi, yeşil inşaat, sürdürülebilir gıda, kirliliğin ortadan kaldırılması, sürdürülebilir ulaşım ve biyoçeşitliliğin korunması mutabakatta ortaya konan hedefler arasında yer almaktadır (Dünya, 2021).

    İkili ilişkilere yeniden bakış
    Yeşil Mutabakatın; ekonomi, ticari ilişkiler, küresel enerji piyasası ve uluslararası rekabet gibi kulvarlarda önemli jeopolitik sonuçlarının olması öngörülmektedir. Anlaşma, sadece Avrupa Birliği ülkelerine değil, AB ile ikili ilişki içinde bulunan tüm ülkelere ekonomik, sosyal ve siyasi anlamda yükümlülükler getirmektedir. Yani AB’nin diğer ülkelerle olan ilişkilerini sektörel kriterler, iş modelleri ve vergiler ile yeniden yapılandırmayı amaçlamaktadır (Euronews, 2019). Çevre ile ilgili küresel sorunlar, sadece bir ülke ya da bölgenin çabalarıyla çözülemeyeceği için AB, bu mutabakat ile küresel bir iş birliği geliştirilmesi ve siyasi, finansal, sosyal ve çevresel konulardaki yeni yaklaşımların tüm dünyaya yayılması gerektiğine inanmaktadır. Örneğin, Avrupa’ya komşu olan Rusya ve Cezayir gibi ülkelerin, Avrupa enerji piyasasındaki değişikliklerin etkisini ilk aşamada hissedecek ülkeler arasında yer alacağı dile getirilmektedir. Bununla birlikte ABD (Amerika Birleşik Devletleri), Suudi Arabistan ve Çin dahil olmak üzere diğer küresel aktörlerin de, Yeşil Mutabakatın enerji piyasaları ve küresel ticaret üzerindeki etkisini hissetmeleri öngörülmektedir (Keleş, 2021).

    Fosil yakıtlar sözleşmede
    İskoçya’nın Glasgow kentinde gerçekleştirilen 26. BM İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP26) ise ülkeler, iklim değişikliğine karşı alınacak bir dizi önlemi içeren anlaşmayı imzaladı. Anlaşmada, kömürün aşamalı olarak azaltılması taahhüdü, emisyon azaltma planlarının düzenli olarak gözden geçirilmesi ve gelişmekte olan ülkelere daha fazla finansal destek gibi önemli kararlar yer almaktadır (BBC, 2021). Ancak müzakereler sonucunda imzalanan anlaşmanın, Paris hedeflerini canlı tutmayı başarmasına karşın küresel ısınma ve etkilerini azaltma konusunda yetersiz kaldığı yönünde eleştiriler de yer almaktadır. Örneğin filtresiz kömür kullanımının “kadameli olarak bırakılması” çağrısına, ekonomileri kömüre bağımlı olan Hindistan ve Çin karşı çıkmıştır. İki ülke son anda yaptıkları bir müdahaleyle çağrıda yer alan ifadenin “kademeli olarak azaltılması” şeklinde değiştirilmesini sağlamıştır (DW, 2021).

    COP 26’da alınan önemli kararları şu kısa maddelerle özetlemek mümkündür (WWF, 2021):

    Sonuç bildirgesine bir iklim zirvesinde ilk kez fosil yakıt kullanımının azaltılması girdi.
    “Küresel Kömürden Temiz Enerjiye Geçiş Bildirgesi” kapsamında 46 ülke önümüzdeki 20 yıllık dönemde kömürden elektrik üretimine son vereceğini duyurdu.
    Küresel çapta 130 trilyon dolar varlığı yöneten 450’den fazla finans kuruluşu, 2050 yılı itibariyle net sıfır emisyon hedeflerine ulaşılabilmesi doğrultusunda finansman sağlama taahhüdünde bulundu.

    Karbon salınımının seyri
    Bu aşamada karbon emisyon seyrinin yıllara göre incelenmesinde de yarar bulunmaktadır. Karbon salınımı ile ilgili yapılan araştırmalar incelendiğinde Sanayi Devrimi öncesinde emisyon oranının oldukça düşük olduğu ve 20. yüzyılın ortalarına kadar emisyon artışının göreceli olarak yavaş bir seyir takip ettiği gözlemlenmektedir. Fakat Şekil 1’den anlaşılacağı üzere 1950’de karbon salımının 6 milyar ton mertebesine eriştiği, 1990 yılında ise bu seviyenin yaklaşık 4 katına tırmanarak 22 milyar tona ulaştığı anlaşılmaktadır. Bu artış trendi son yıllarda yavaşlamış olsa da günümüzde her yıl yaklaşık 36 milyar ton karbon atmosfere salınmaktadır (Ritchie ve Roser, 2020; Aktaran: Güner, 2021).

     

    Şekil 1. Dünya Geneli Yıllık Karbon Emisyonları (1751-2018), Global Carbon Project; Carbon Dioxide Information Analysis Centre (CDIAC), 2020; https://ourworldindata.org/grapher/annual-co-emissions-by-region?tab=chart&stackMode=absolute&time=earliest..latest&country=~OWID_WRL&region=World (Ritchie & Roser, 2020).

    Ortak gelecek için ortak çaba
    AB, önümüzdeki 30 yılda iklim değişikliğine karşı gerçekleştirmeyi hedeflediği yol haritasını açıklayarak bunun yasal dayanağını oluşturan AB İklim Yasası’nda da uzlaşma sağladı. İkili ilişkiler içinde olduğu ülkelere de sorumluluklar getiren birlik, tüm dünyanın bu konuda yükümlülük alması gerektiğinin de somut örneği oldu. BM İklim Değişikliği Konferansı(COP26)’nda varılan anlaşmada ise fosil yakıtların ilk kez yer alması, insanlığın ortak geleceğinin güvence altına alınmasında umut vaadedici bir gelişme olarak görülüyor. Buna karşın sürdürülebilir eylem planlarının hayata geçirilmesi için daha çok yaptırım ya da girişimin olması gerektiği de önümüzde duran gerçekler arasında bulunuyor.

    Kaynaklar
    BBC TR (2021), COP26 İklim Zirvesi’nde varılan anlaşma neler öngörüyor?
    https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-59277754
    (Erişim tarihi: 18.12.2021)

    DÜNYA (2021), Yeşil mutabakat nedir? https://www.dunya.com/surdurulebilir-dunya/yesil-mutabakat-nedir-haberi-637053 (Erişim tarihi, 20.12.2021)

    DW (2021), İklim zirvesi beklentileri karşılamadı
    https://www.dw.com/tr/iklim-zirvesi-beklentileri-kar%C5%9F%C4%B1lamad%C4%B1/a-59813691
    (Erişim tarihi: 22.12.2021)

    ECER Kübra, GÜNER Oğuz, ÇETİN Murat (2021), Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türkiye Ekonomisinin Uyum Politikaları, İşletme ve İktisat Çalışmaları Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 2, s. 125-144.

    EURONEWS TR (2019), AB’nin açıkladığı ‘Yeşil Anlaşma’ hangi maddeleri içeriyor?
    https://tr.euronews.com/2019/12/11/ab-nin-acikladigi-yesil-anlasma-hangi-maddeleri-iceriyor
    (Erişim tarhi: 20.12.2021)

    GÜNER Gülçin Akturan (2021), Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın Türk Hazirgiyim ve Konfeksiyon Sektörüne Etkisi, İTKİB Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi, s.2-16

    İSO (2021), Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı, İstanbul Sanayi Odası Sürdürülebilirlik Vizyonu
    https://www.iso.org.tr/surdurulebilirlik/video-ab-yesil-mutabakat-iklim-degisikligi-turkiyeye-etkileri.html
    (Erişim tarihi, 21.12.2021)

    KARAKAYA Leyla (2021), Türkiye Yeşil Mutabakat’a Uyanıyor, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı
    https://www.tepav.org.tr/tr/haberler/s/10329
    (Erişim tarihi: 19.12.2021)

    KELEŞ Suğun Şıvga(2021) Avrupa Yeşil Mutabakati, İzmir Ticaret Odasi İş Geliştirme Müdürlüğü, s.2-5.

    UİB (2021), AB Yeşil Mutabakatı, Uludağ İhracatçı Birlikleri Ar-Ge Şubesi, s.2.

    WWF (2021), COP26, 1.5 derece hedefini canlı tutmaya yetecek mi?
    https://www.wwf.org.tr/?11460/COP26-15-derece-hedefini-canli-tutmaya-yetecek-mi-
    (Erişim tarihi: 22.12.2021)

     

  • Bir sürdürülebilirlik modeli olarak “Yeşil ekonomi”

    Ekonomi ve doğal çevrenin karşılıklı etkileşiminin kalkınma politikalarında dikkate alınması gerektiği 21. yy dünyasında artık bilinen bir husus. Ancak bu konu ilk kez 1972’de Roma Kulübü tarafından hazırlanan “Büyümenin Sınırları” (The Limits to Growth) isimli raporda vurgulandı (Webel, 2012). Aynı yıl Stockholm’de toplanan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı ise bu alanda yapılan ilk uluslararası etkinlik olarak tarihe geçti. Konferansta kabul edilen İnsani Çevre Bildirgesi’nde çevrenin taşıma kapasitesi, doğal kaynakların kullanımında nesiller arası adalet ile ekonomik ve sosyal kalkınmanın çevreyle ilişkisini kuran ilkeler; sürdürülebilirlik düşüncesinin temel dayanakları olarak ortaya kondu (Masca, 2009: 198; Aktaran: Yalçın, 2016: 52). Böylece bugün yeşil ekonomi olarak adlandırılan ve ekonomi ile çevre konseptinde devamlılığı esas alan bir stratejinin temelleri de atılmış oldu.

     

    Ekonomi, çevre ve toplum

     

    Birleşmiş Miller Çevre Programı (UNEP) yeşil ekonomiyi; “Bir takım çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları azaltırken aynı zamanda insan refahını ve toplumsal eşitliği sağlayan ekonomik bir model” şeklinde tanımlanmaktadır (Bahtiyar vd. 2015: 86; Aktaran: Kıpırtı, 2017:23). Yeşil ekonomi, doğa üzerinde oluşacak etkilerin sınırlı bir yaklaşımla hesaplanmasının mümkün olmadığını ve bu gibi durumlarda “ihtiyatlılık ilkesinin” (precautionary principle) temel alınması gerektiğini savunur. Yani eğer bugün alınacak bir kararın gelecekte ne tür sonuçlara varacağı kestirilemiyorsa, belirli bir ihtiyat payıyla hareket edilmesi gerekir (Aşıcı, 2012: 42; Aktaran: Kamber, 2014:4).

    Yeşil ekonominin politikalarda yer almasının amacı, çevresel kalite ve sosyal refahı artırırken, ekonomik büyüme ve yatırımlara da olanak tanımasıdır. Böyle bir amaca ulaşmada kamu ve özel sektör yatırımlarına yönelik gerekli koşulların oluşturulması ile daha geniş çevresel ve sosyal kriterlerin de birleştirilmesi gerekir (UNEP 2011: 17; Aktaran: Kıpırtı, 2017:24). Bu açıdan yaklaşıldığında yaşanan gelişmeler ülkelerin tek amaçlarının gelişmek ve kalkınmak olmaması gerektiğini; temel amaçlara ulaşabilmek ve sonuçları sürdürülebilir kılmak için doğal kaynak dengesini korumak gerektiğini de ortaya koymaktadır (Kuşat, 2013: 4898).

    Dünya Ekonomik Forum’u 2018 Küresel Riskler Raporu’nda da insan eliyle yaratılan çevre felaketleri, biyo-çeşitlilik kaybı, ekosistemde çöküş gibi konular öncelikli riskler arasında yer almaktadır (TUSİAD, 2018). Düşüncesizce kullanılan doğal kaynaklar nedeniyle oluşan sorunlar artık çevresel boyutlarının yanı sıra ekonomik ve sosyal unsurları itibari ile de tartışılır durumdadır.

    Strateji

    Yeşil ekonomi stratejisi, gelir ve istihdam artışlarının sağlanabilmesi için, karbon emisyonlarını ve çevre kirliliğini azaltan, enerji ve kaynak verimliliğini artıran, biyolojik çeşitlilik ile ekosistemdeki kayıpları önleyi hedeflemektedir. Bu hedefin gerçekleştirilmesinde ise kamu ile özel sektör yatırımlarının birlikte yapılmasını öngörmektedir (Özçağ, Hotunluoğlu, 2015:314-315). Haziran 2012’de Rio de Janeiro’da, düzenlenen “Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma (Rio+20) Konferansı”nda yeşil ekonomi, yoksulluğun ortadan kaldırılması ve kalkınmanın sürdürülebilirliği için en önemli araçlardan biri olarak kabul edilmiştir (Erkan, F.Tutar, E.Tutar, Eren, 2013:65).

    Tarihsel süreç

    Yeşil ekonominin esas alındığı başlangıç noktası olarak “Büyümenin Sınırları Raporu” kabul edilmektedir (Rençber, 2017:39). Sonrasında ise konferans, kongre, zirve ve protokollerle günümüze kadar gelinmiştir. Bu süreç şöyle özetlenebilir:

    Roma Kulübü, Büyümenin Sınırları Raporu 1972

    Birleşmiş Milletler, Stochlom Konferansı 1972

    Brundtland Komisyonu-Ortak Geleceğimiz 1987

    Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı 1992

    Birleşmiş Milletler Dünya Zirvesi Gözden Geçirimi (Rio+5 Zirvesi) 1997

    Kyoto Protokolü 1997

    Johanesburg Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi 2002

    Birleşmi,ş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı (Rio+20) 2012

    Paris İklim Konferansı 2015

    Sürdürülebilir kaynak yönetimi ve temiz bir gelecek

    Hızla kirlenen dünyada yeşil ekonomi; doğal kaynakların fütursuzca kullanımının önüne geçilerek verimli hale getirilmesi, karbon emisyonlarının azaltılması, milletlerin refah seviyesinin yükseltilmesi ve ekolojinin korunması gibi temel stratejileri içermektedir. Çevresel riskleri azaltıcı sektörlere yapılan yatırımlar yeşil ekonomi ile karakterize edilmektedir. Yenilenebilir enerji, temiz teknolojiler, enerji verimliliğine sahip binalar, düşük karbon emisyonlu ulaşım, gelişmiş atık yönetimi ve temiz içme suyu sağlanması, sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir orman ve sürdürülebilir balıkçılık bu sektörler arasında

    sayılabilir. Yeşil ekonomi, bu alanlarda yapılacak yatırımların; ulusal politika reformları, uluslararası politika ve piyasa altyapılarının gelişmesi yoluyla gerçekleştirilmesini veya desteklenmesini öngörmektedir.

    İnsanlığın ortak geleceğinin milletlerin iş birliğine bağlı olduğu düşünüldüğünde, problemlere bütüncül bakmayı gerektiren bir bakış açısı ortaya koyan yeşil ekonomi, çevreye dost bir kalkınma ve gelişim politikaları oluşturulmasını içermektedir. Unutulmamalıdır ki ortak geleceğin korunması; ekonomi, çevre ve sürdürülebilir kalkınma alanında varılan fikir birliğinin sözde kalmaması ile mümkün olacaktır.

    KAYNAKLAR

    ERKAN Çisil, Tutar Filiz, TUTAR Erdinç, EREN Mehmet Vahit (2013), Yeşil Ekonomi ve Turizm, Organizasyon Ve Yönetim Bilimleri Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, 65.

    KAMBER Şule (2014), Kamu Yatırımlarında Yeşil Ekonomi’nin Yeri, Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Finans Ve Bankacılık Anabilim Dalı, İstanbul, 4-5.

    KIPIRTI Fuat (2017), Yeşil Ekonominin Sürdürülebilir Kalkınma Üzerindeki Etkisi: BRIC-T Ülkeleri İçin Panel Veri Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Ünverstesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, 23-24.

    KUŞAT Nurdan (2013), Yeşil Sürdürülebilirlik İçin Yeşil Ekonomi: Avantaj Ve Dezavantajları – Türkiye İncelemesi, Journal Of Yaşar University, S. 29(8), 4898.

    ÖZÇAĞ Mustafa, HOTUNLUOĞLU Hakan, (2015), Kalkınma Anlayışında Yeni Bir Boyut: Yeşil Ekonomi, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi – Cilt: 13, Sayı: 2, 314-315.

    RENÇBER Yağmur (2017), Sürdürülebilir Kalkınma Sürecinde Yeşil Ekonomi ve Ekolojik Ayak İzi, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, İzmir, 39-52.

    TUSİAD (2018), Dünya Ekonomi Forumu 2018 Küresel Risk Raporu Kamuoyuyla Paylaşıldı https://tusiad.org/tr/basin-bultenleri/item/9979-dunya-ekonomi-forumu-2018-kuresel-risk-raporu-kamuoyuyla-paylasildi

    YALÇIN A.Zafer (2016), Sürdürülebilir Kalkınma İçin Yeşil Ekonomi Düşüncesi ve Mali Politikalar, Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 1 , 751-752.

    WEBEL Sebastian (2012), Büyümenin Sınırları, Capital, https://www.capital.com.tr/capital-dergi/gelecek-trendler/buyumenin-sinirlari